Okuldan atıldım, İstihbarat Teşkilatı 6. dairesi tarafından hedef alındım, tutuklandım, Belene’deki cezaevine atıldım…
Bu olaylar öğretmen olan Ş. S. M.’nin Sözde Soya Dönüş Sürecinde başına gelmiştir. Sözde Soya Dönüş Sürecinde işkence gören Kırcalili, Savcılığa karşı açtığı davayı kazandı. Mahkemenin, Devlet ve Belediye Sorumluluk Yasası uyarınca açılan davada aldığı kararı yürürlüğe girdi. Bu karar sonucunda davacı 5.000 lev tazminat alacak.
Bu bilgiler, 17 ve 18 Mayıs’ta Şumnu’da gerçekleşecek olan “Kültürlerarası Diyalog ve Hafıza: Sözde Soya Dönüş Sürecinden 30 Yıl Sonra” başlığı altındaki konferanstan önce ortaya çıktı.
Konferansın organizatörleri “Konrad Adenauer” Vakfı ve “Evet” Sivil Örgütüdür.
Kırcalili bu tazminatı totaliter rejim sırasında yaşadıkları için değil, açılan davanın 1991-2017 demokratik döneminde hâlâ karara bağlanamamasından dolayı alacak.
Ancak Ş. S. M. bir başarı elde ediyor…
Kapital gazetesinin verdiği habere göre, Sözde Soya Dönüş Süreci mağdurları Savcılığa karşı dava açabilirler. Bunun yapılabilmesi mümkün olduğu ise, Kırcali vatandaşının Zarar Görenlere Devlet ve Belediyelerin Sorumluluğu Yasası kapsamında açtığı ilk davanın sonucundan anlaşılıyor. Geçtiğimiz Çarşamba günü, Yargıtay’ın Eylül 2018 tarihli Sofya Şehir Mahkemesi kararına karşı kovuşturma ile ilgili şikayette bulunmasına izin vermeyi reddettiği. Böylelikle Ş. S. M’nin Savcılığa karşı 5 001 BGN değerindeki kısmi talebini kabul etmiş ve şehir mahkemesinin kararı yürürlüğe girmiş oldu. Talebin tam tutarı 100.000 BGN idi.
Karar ile, 1984-1989’da işlenen suçlar için açılan 1/1991 sayılı davada makul bir sürede inceleme ve çözümleme hakkının ihlal edilmesinden dolayı devlet iddianamesinin, 1991-2017 döneminde öğretmenin uğradığı manevi zararın tazminatının ödemesi gerektiği kesinleşmiş oluyor.
Sofya Şehir Mahkemesinin kararından, Müslüman nüfusun zorla asimilasyonu sürecinde Ş.S.M.’nin bir öğretmen olarak işini kaybettiği, İstihbarat Teşkilatının 6. dairesi tarafından hedef alındığı, tutuklandığı ve bir buçuk yıl Belene’ye gönderildiği, işkence gördüğü, Kırcali’deki köyünden sürgün edilip Montana Dolno Ozirovo köyüne gönderildiği, en nihayetinde 1989 yılının Haziran ayında sınır dışı edilerek Türkiye’ye gönderildiği anlaşılıyor. Bulgar makamlarının kendisine karşı yaptığı eylemler sonucunda Ş. S. M. kalp hastalığına yakalanmış, sürgün edildiği ev ise „terk ve ihmal” edilmiştir.
Savcılık, 1991’deki soruşturmanın „ciddi olgusal ve hukuki karmaşıklık“ nedeniyle devam ettiğini iddia ederek Ş. S. M.’nin açtığı davadaki iddiaya tamamen itiraz ediyor.
Savcılık, soruşturmanın 25 yıldan uzun bir süredir devam etmesine sebep olarak, Yüksek Mahkemenin davayı iki kez „Sözde Soya Dönüş Sürecinin tüm mağdurlarını belirleme“ gibi aslında “uygulanamaz “ talimatlarla geri çevirmesini gösteriyor.
Kapital’ın vediği habere göre, bunlar yıllardır kamuya Savcılık tarafından soruşturmasının gecikmesine ilişkin gerekçe olarak gösterilmektedir.
Ancak Sofya Şehir Mahkemesi, Savcılığın bu yorumunu kesin olarak reddetmekte ve bu talimatların verilmediğine dikkat çekmektedir: “Objektif gerçeği açıklığa kavuşturmak için her mağduru sorgulamak gerektiği talimatı kabul edilemez, Savcılığın bu yöndeki işlemleri ise davada önemli gecikmelere neden olmuştur. Kaldı ki, iki mahkeme işlemlerini durdurma girişimi esnasında Yargıtay tarafından bu tür zorunlu talimatlar verilmemiştir”.
Sofya Şehir Mahkemesi kararından, Yüksek Yargı Konseyi Müfettişliğinin 1991’de başlatılan soruşturmanın beklemede olduğundan dolayı olayla ilgilenmeyi reddettiği anlaşılıyor.
Bu soruşturma sırasında, Danıştay Başkanı Todor Jivkov, İçişleri Bakanı Dimitır Stoyanov, Dışişleri Bakanı Petır Mladenov, Bulgar Komünist Partisi Sekreteri Penço Kubadinski ve Başbakan Georgi Atanasov mahkemeye verilmiştir. Şu anda hiç biri hayatta değildir.
Kapital gazetesi önünde avukatlar bu kararın Sözde Soya Dönüş Sürecinin tüm madurlarına Savcılıktan tazminat talep etme imkanının kapılarını açtığını belirtiyor.
Olaybg.com