Değerli depeseliler!
Sizlere HÖH sıralarında olup bitenlere ilişkin duyduğum derin kaygı ve endişeyle sesleniyorum.
Uzun zamandır kendimi bilinçli olarak soyutladım ve bundan dolayı HÖH’ün canlı kollektif vücudunda olanları ve hala olmakta olanları algılamak için biraz daha fazla zamana ihtiyacım vardı. Hak ve Özgürlükler Hareketi, kurumsal, ücretli bir parti teşkilatına dönüşmek üzeredir. Finansman olmadan siyaset yapılmadığını biliyorum, ancak aşılması halinde bize farklı bir siyasi nitelik kazandıracak kritik bir sınır çizgisi var. Zira, “piyasa demokrasisinin” çıkarları demokrasinin geleneksel değerlerini “çiğneyip yutar”. Maalesef bu olgu tüm siyasi güçler için geçerlidir.
Değerli dostlarım ve yol arkadaşlarım, dünya gözlerimizin önünde değişime uğramaktadır. Jeopolitik bağlamdaki dinamikler ulusal çıkarların, ulusal güvenliğin ve ulusal egemenliğin savunulmasının karşılaştığı yeni bir meydan okumasıdır. Küreselleşmenin ulus devletlerin ve ulusal kimliklerin beklentileriyle uzun vadeli bir yüzleşmesinin eşiğindeyiz. Muhtemelen bu eğilim eski imparatorlukların nüfuz alanlarının yeniden tesis edilmesi teşebbüsleriyle birleşecektir ve ancak SİYASİ DÜNYAMIZIN meşru çok kutuplu bir dünyaya dönüştürülmesiyle ve tabi “eski” ve “yeni” büyük güçler arasında kontrollü dengenin bulunmasıyla “sona erecektir”. Bu olgunun her zaman farkına varamamamız, travmatik bir olaydır.
Demokrasi tanımı gereği çok partilidir. Etnik-dini kimliklerin ve insanoğlunun daha yüksek bir yaşam standardına yönelik varoluşsal ihtiyacı da dahil olmak üzere vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi, toplumun liberal demokratik sisteminin temel değerlerinin önemli bir parçasıdır. YURTTAŞ TOPLUMUN durumu, ülkenin gerçek seçmen topluluğunu temsil eden aktif yurttaşların değişime yönelik güçlü tutumları tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle, farklı partilerin parti-idari yapılarının halkın sorunlarını nasıl ve ne ölçüde çözdüğü hususu büyük önem taşımaktadır. Parti yapıları ile aktif yurttaşlar arasındaki canlı ilişki „kendi akışına“ bırakıldıysa eğer, bu husus, arıza, ve değişim ve yenilenme ihtiyacına dair çok ciddi bir siyasi sendromdur.
Bu nedenle acil olarak:
1) HÖH’ün geleneksel bölgelerinde teşkilatın istikrara kavuşturulmasını ve
2) geleneksel olmayan bölgelerde parti yapılarının genişletilmesini öneriyorum.
HÖH’ün gelecekteki gelişimine ilişkin çözümün bulunmasına dair formülü ilginize sunuyorum. Mevcut durumda bir „çıkış yolu“ bulmanın anahtarı ancak Sayın Delyan Peevski ile Doç. Dr. Cevdet Çakırov’un eşbaşkanlığındadır:
- Dr. Cevdet Çakırov, 14 yıl boyunca Liberal Enternasyonal’in 9 dönem Büro üyeliği ve Başkan Yardımcılığı’nı yaptığı için ağırlıklı olarak geleneksel bölgelerimizden ve Türkiye Cumhuriyeti ve liberal oluşumlarla olan iyi komşuluk ilişkilerimizden sorumlu olmasını öneriyorum.
- Sayın Delyan Peevski, siyasette halkın ve devletin sorunlarını pragmatik bir şekilde çözme konusunda sanki doğuştan gelen bir içgüdüye sahip yeni nesil teknokratların temsilcisidir. Kısa süre içerisinde parlamenter olarak belirdi ve kendisini bu yönde geliştirmeye devam etmesi olumlu olacaktır. Bu konudaki kastım, partiye ağırlıklı olarak HÖH’ün seçmen kitlesinin genişletilmesine odaklanması hususundaki taahhüdüdür.
Bu “ikiliyi” önermeme ilişkin gerekçelerim rekabet ilkesine değil, karşılıklı tamamlayıcılık ilkesine dayanmaktadır: zira „iki sivri taş un öğütmez“. Oysa toplum, en acil sıcak sorunlarına hızlı ve etkin bir çözüm bulunmasını beklemektedir. İnsan hayatta kalabilmesi ve gelişebilmesi için güçlü, aktif ve kurumsal olmalıdır, inkar ve nefretin gölgesinde kendisini kandırmamalıdır.
Bunun da ötesinde, AB’nin son sıralarında bulunuyor olmamız, zamanın bizi geride bıraktığı ve bizim olayların peşinde yürüdüğümüz anlamına gelmektedir ve bundan dolayı geride kalmaya devam ediyoruz.
HÖH’ün ve ülkenin siyasi elitlerine, 2024 yılının geleceğin tarihçileri tarafından siyasi düşünce ve siyasi eyleme yönelik yeni bir yaklaşımın başlangıcı olarak sabitlenmesini temenni ediyorum.
Sağolun, varolun!
Yüce Tanrı yardımcımız olsun!