„Şu tepelere bak, onlara bakıyoruz. Hayat öylesine geçti. İşte burada. Kendimi bildim bileli çalışıyorum ve her şey bizimle yaşlandı. Birgün sadece tepeler kalacak. Hepsi bu…” diye anlatıyor yaşlı adam ve asırlık eliyle sıradağları işaret ediyor. Parmakları içtiği tütünden sararmış. Bastonuna dayanmış, yaşlı gözlerle ufuklara bakıyor.
Sıradan bir Rodop köyü. Evlerin çatısındaki yassı kayaların arasında birçok hikaye ve tarih gizlenmiş. Bazıları terk edilmiş, bazısı ise çökmek üzere. Bir tanesini ise zaman tarafından ikiye ayrılmış. Bir yığın kuru ot, burada yaşamın tamamen yok olmadığının işaretçisi.
Ufak tefek yaşlı teyze dar sokaklardan evine ulaşmaya çalışıyor. Soğuğa rağmen galoş ayakkabı taşıyor. İki değnekle hareket edebiliyor. Elinde bir de ekmek poşedi. İçinde ekmek yok, fakat birkaç meyva koyduğu belli. Ve bildiği tek dağdaki tek evine isimsiz sokaktan geçerek ulaşmaya çalışıyor.
Ezberlediği bir yaşam tarzı. Unutulmuşluğun sokağından aşağıya doğru…
Olaybg.com