Ana Sayfa Gündem Bulgaristan’da Belene Toplama Kampının Tanıkları ve Gerçekleri

Bulgaristan’da Belene Toplama Kampının Tanıkları ve Gerçekleri

1306
Paylaş

Bulgaristan’da 1989 yılına dek iktidarda kalan komünist rejiminin kurduğu Belene toplama
kampında yaşananlar kitap haline getirildi.

Araştırmacı yazar Borislav Skoçev, kampın 38 yıllık geçmişini, „Belene Toplama Kampı 1949-1987, Özgür İnsanı Öldüren Ada“ adlı belgesel kitabında anlattı.

Sovyetler Birliğ‘ne bağlı Kızıl Ordu’nun desteği ile Bulgaristan’da 1944 yılında darbe
ile iktidara gelen komünistler, 45 yıllık yönetimleri sırasında muhalifleriyle hesaplaşmak üzere çok sayıda toplama kampı kurmuştu. Bunlardan en korkuncu ise ülkenin Kuzey komşusu Romanya ile ortak sınırı oluşturan Tuna Nehri’ndeki bir adayla aynı adı
taşıyan Belene Kampı olmuştu.

Kitaptaki verilere göre kampın 1949 yılındaki kuruluşunda yargılanmadan buraya sürülen kişilerin sayısı bin 591’di. Kampa ilk girenlerin arasında bin 30 Bulgar, 139 Türk, 28 Pomak ve diğer azınlıklara ait kişiler yer aldı.

Muhalefetin sesini susturmak için tek partili diktatörlük rejiminin kurduğu Belene kampında işkence edilerek öldürülen binlerce insanın kesin sayısının belirlenmesi hala mümkün değil. Kampın kapalı cezaevinden sıradan bir cezaevine dönüştürüldüğü 1987 yılında da burada tutulan insanların sayısı 5 bin civarındaydı.

Yazar Skoçev, hayatının 10 yılını vererek, Belene ile ilgili arşivlerde bulduğu belgeleri ve sağ kalan görgü tanıkların anılarını toplayarak, kanlı rejimin vahşetlerinin unutulmamasını sağladı.

„Tek suçumuz, Müslüman olmaktı“

Başkent Sofya’da kitabın galasına katılan Bulgaristan’da eski komünist diktatör Todor Jivkov’un rejimine karşı mücadelenin simge isimlerinden biri olan Sabri İskender, AA muhabirine, bir yıl tutulduğu Belene kampı ile ilgili anılarını anlattı. İskender, „Bir suçumuz yoktu, Müslümanlığımızı savunduğumuz için Belene’ye yollandık.“ dedi.

Jivkov, 8 milyonluk ülkenin nüfusunun yüzde 10’nunu oluşturan Türk ve Müslümanlara karşı asimilasyon kampanyası başlatmıştı. Diğer dini ibadetlerin yanı sıra Müslümanların da ibadet etmelerini yasaklayan rejim bununla yetinmeyip Türk ve Müslümanların isimlerini de zorla değiştirmişti.

Sabri İskender, bu baskılara karşı çıktığı için hayatının 4 yıl 4 ayını çeşitli cezaevlerinde geçirdiğini anlattı. Ancak bu cezaların en korkuncuyla Belene’de karşılaştığını vurguladı.

„Tek suçumuz Müslüman olmaktı.“ diyen İskender, „Belene’de bizim birimimizde 517 Türk ve 11 Bulgar vardı. Oradaki diğer Türklerle beraber Türk isimlerimizi savunmaya devam ettik. 1989 yılında rejim çöktüğünde anavatan Türkiye’ye sığındım.“ dedi.

Rejimin uygulamaya çalıştığı asimilasyon siyasetini kabul etmedikleri için mahkeme önüne çıkarılmadan Belene kampına sürüldüklerini anlatan İskender, halka bu eziyeti çektiren
suçluların halen cezalandırılmamış olmalarından rahatsızlık duyduğunu söyledi.

Asimilasyon kampanyası ile ilgili açılan davadaki sanıkların çoğunun öldüğünü, günümüzde sadece eski Başbakan Georgi Atanasov’un hayatta olduğunu belirten İskender, sözlerini şöyle sürdürdü:

„Biz, bu mahkemeden memnun değiliz, çünkü çok uzatıldı, çok geç kalındı. Bence bu dava bir aldatmacadır. Çünkü bir mahkeme davası 25 sene sürmez.“

„Bulgar komünizminin en korkunç mecazı Belene“

Toplama kampı ile ilgili bin sayfalık gerçekleri derleyen Borislav Skoçev’in kitabının tanıtımına katılan tarih profesörü Evlina Kelbeçeva, Belene kampının „komünizmin en korkun mecazı“ olduğunu söyledi.

Ülkenin 1990 yılında kurulan ilk demokratik meclisinde milletvekilliği olan Belene mahkumlarından Petko Ogoyski ise komünizmin „eşitlik için söz veren yapay bir ideoloji“ olduğunu ifade etti. Eski rejimin felsefesini „siyasi bir uyuşturucuya“ benzeten Ogoyski, „Kendi soydaşlarının mezarlarının üzerinden geçerek hümanizmden söz eden başka hiçbir rejim yoktur.“ dedi.

Kaynak: АА